New Page 3
SIVILAR ve KATILAR
Gazlarla ilgili çalışmalar, gaz halindeki
moleküllerin birbirlerinden uzak olmaları nedeniyle, yakın çarpışmalar
hariç, aralarındaki moleküler etkileşimlerinin göz önüne alınmamasından
dolayı basitleşmiştir. Bu yaklaşım bize gazların ideal gaz denklemiyle
tanımlanması ve gaz davranışlarının kinetik kuram ile açıklanmasını
sağlamıştır. Ama biz moleküller arası kuvvetleri inceleyerek, kimi katı ve
sıvıların, niçin bu özelliklere sahip olduğunu anlayabiliriz. Sıvı ve katı
haller için hiç bir denklem türetmeyeceğiz. Katılarla ilgili çalışmalar
bunların atom ve molekülleri yakın olduğundan ve geometrik düzende
yerleştiğinden komşu moleküller ile kuvvetli olarak etkileştiklerinden yine
basitleştirilmiştir. Ancak sıvılarla ilgili basitleştirme faktörleri azdır;
sıvılarda moleküller arası etkileşimler oldukça kuvvetli olup bunlar belirli
bir hacim kaplarlar. Bu özelliklerinden dolayı katılara fazla gazlara daha
az benzedikleri söylenirken kolaylıkla akmaları ve bulundukları kabın
şeklini almaları özelliklerinden dolayı da gazlara benzemektedirler. Bu
yüzden sıvı hali, gaz ve katı hal arasında kabul etmek mantıklıdır.
Sıvılar
Sıvılar, yoğunlaşmış gazlar ya da düzensiz
katılar olarak düşünülebilirler. Sıvı hal, tanecikler arasındaki çekme ve bu
parçacıkların kinetik enerjilerine bağlıdır. Çekim kuvvetleri, sıvıyı
belirli bir hacimde tutar ve kinetik enerjide parçaların hareketliliğini
sağlar. Dolayısıyla bu hareket sıvıya akışkanlık sağlar. Sıvılar ve gazlar
akışkanlık, kohezyon ve bulundukları kabın şeklini alma özelliğini
paylaşırlar. Sıvıların çoğunluğu oda sıcaklığında moleküler haldedir.
Bir damla sıvı bir yüzey boyunca film halinde
yayılırsa, bu sıvının yüzeyi ıslattığı söylenir. Bir sıvı damlasının bir
yüzeyi ıslatması ya da yüzey üzerinde küresel biçimde kalması, iki zıt
kuvvetin büyüklüklerine bağlıdır. Bunlar kohezyon ve adezyon kuvvetleri dır.
Benzer moleküller arasındaki kuvvetlere kohezyon kuvvetleri farklı
moleküller arasındaki kuvvetlere ise adezyon kuvvetleri denir. Kohezyon
kuvvetleri baskınsa damla biçimini korur. Adezyon kuvvetleri sayesinde de
yüzey ıslanır. Suyun temizlik aracı olarak kullanılmasının nedeni de budur.
Deterjan katılarak ise hem yağ temizler hem de yüzey gerilimi düşürülür.
Yüzey geriliminin düşmesi, damlanın film halinde yayılması için gereken
enerjinin azalması demektir. Suyun yüzey gerilimini düşürerek kolayca
yayılmasını sağlayan maddelere ıslatma maddeleri denir.
Viskozite: sıvıların akmaya karşı
gösterdiği dirençtir. Ayrıca sıvıların buhar basınçları da vardır.
Sıvıların Buharlaşması: Belli bir sıcaklıkta
moleküllerin hızları ve dolayısıyla kinetik enerjileri birbirine eşit
değildir ve biz ortalama değerleri kullanırız. Kimi moleküller, moleküller
arası çekim kuvvetlerini yüksek kinetik enerjilere sahiptirler ve bunlar
sıvıdan kurtulabilirler. Moleküllerin bu şekilde sıvı yüzeyinden gaz yada
buhar haline geçmesine buharlaşma denir. Bir sıvının buharlaşma eğilimi,
sıcaklık arttıkça artar ve moleküller arttıkça azalır. Belirli bir miktar
sıvıyı sabit sıcaklıkta buharlaştırmak için verilmesi gereken ısı miktarına
buharlaşma entalpisi denir.
Buharlaşma endotermik bir olay olduğundan, Hbuhar her
zaman pozitiftir. Bir gaz yada buharın sıvıya dönüşmesine yoğunlaşma denir.
Yoğunlaşma, buharlaşmanın tersidir. Ekzotermik bir olaydır.
Sıvı ile dinamik denge halinde bulunan buharın
yaptığı basınca buhar basıncı denir. Buhar basıncı yüksek sıvılara uçucu,
buhar basıncı yüksek sıvılara da uçucu olmayan sıvılar denir. Bir sıvının
uçucu olup olmamasını moleküller arası kuvvetlerin büyüklüğü belirler. Bu
kuvvetler azaldıkça uçuculuk artar. Buhar basıncının sıcaklıkla değişimini
gösteren grafiğe buhar basıncı eğrisi denir. Buhar basıncı sıcaklıkla
artar. Sıvılar kaynama noktasına sahiptirler.
Bazı sıvılar arsında hidrojen bağları oluşur.
Bu bağ gaz fazında oluşmaz. Su buharında, mesafe fazla olduğu için çekim
gücü azalır. Sıvı ve katı halindeki hidrojen bağı su moleküllerini bir arada
tutar. Bu nedenle su diğer sıvıların aksine donduğunda hacmi artar. Su
sıcaklığı 0oC dan +4 oC a çıktığında hidrojen bağı kırılır ve moleküller
arası uzaklık azalır. +4 oC nin üstünde kinetik enerji artar moleküller
saçılır ve viskozite düşer. Su molekülünde paylaşılmamış elektron çifti
zayıf protonlar tarafından çekilir.
Hidrojen bağları; elektronegatif bir
atoma bağlı hidrojen atomu, komşu molekülün elektronegatifliği daha küçük
bir atom tarafından da eş zamanlı olarak çekildiği zaman oluşan, moleküller
arası kuvvetlerden daha kuvvetli bir bağdır. Hidrojen bağı oluşumunda, H
atomunun kovalent olarak bağlandığı yüksek elektronegatiflikteki atom, bağ
elektronlarını kendine doğru çekerek, hidrojen çekirdeğini (proton) çıplak
bırakır. Elektronsuz kalan bu proton komşu moleküldeki elektronegatif atomun
ortaklanmamış bir elektron çiftini çeker. Hidrojen bağı yalnızca H atomuyla
oluşabilir., çünkü tüm öteki atomların iç kabuk elektronları atom
çekirdeklerini perdeler. Bu nedenle hidrojen bağı yalnızca bazı hidrojen
bileşiklerine aittir. Hidrojen atomu aynı molekül içindeki iki ametal atomu
arasında da köprü oluşturabilir buna, molekül içi hidrojen bağı denir.
Hidrojen bağı da ziyade, hidrojen içeren N, O ve F bileşiklerinde oluşursa
da hidrojen, komşu moleküllerin Cl ve S atomlarıyla da çok zayıf hidrojen
bağları yapabilir.
Katılar
Katılar sıkıştırılamayan, sabit hacimli ve
belirgin şekillere sahip olan maddelerdir.
Katı Çeşitleri;
- Moleküler Katılar : Düzgün şekilli
moleküler katılardır. Erime noktaları düşüktür. Elektronegatiflikleri çok
farklı olmayan elementlerden oluşur.
- Kovalent Katılar : Kovalent
bağlardan oluşan büyük moleküllü bileşiklerdir. Erime noktaları yüksektir.
Grafit, elmas….
- Polimerler : Molekül ağırlıkları
yüksek, amorf maddelerdir. Erime noktaları yüksektir.
İyonik
Katılar : İyonlardan meydana gelen
iyonik katılardır. Erime noktaları yüksektir.
( sodyum klorür, bakır klorür gibi..)
Metallik Katılar :
Metaller, kristal yapı ve metal bağ denen bağlarla
bağlanmışlardır. Metallik bağda, atomun değerlik elektronlarının boş bulunan
orbitallerde gezinmesine izin verilir. Bu da metallik katılara çok iyi ısı
ve elektrik iletkenliği sağlar.
Oda sıcaklığında sıvı olan 3 metal vardır. Civa,
sezyum, galyum, diğerleri katıdır.
Kristallerin sıcaklık kapasiteleri, C aynen gazlarda
olduğu gibi, 1 mol maddenin sıcaklığını bir derece artırmak için gereken
enerji miktarıyla tanımlanabilir.
Kristaller katmanlar halinde atomlardan meydana
gelmiş düzgün katılardır. Aynı zamanda kristal yapı içindeki bağımsız
atomlar en yakın komşuları ile koordine halindedirler. Eğer bu katman lar
üzerine ışık gönderilirse, her katmandan bir yansıma olacaktır. Yansıyan
ışığın aldığı yol, yansıtılan katmanın sırasına bağlı olarak değişkenlik
gösterir. Uygun ortam koşullarında alınan yol miktarları arasındaki fark
yarım dalga boyu kadar olacaktır. Bunun için dalga boyu 1oA olan ışık
kullanılmadır ki bu da X ışınıdır.
Katıların Bazı Özellikleri. : Erime ve
donma noktasına sahiptirler. Kristal bir katı ısıtıldıkça katının
yapısındaki atomlar, iyonlar yada moleküller daha şiddetli titreşirler.
Sonunda bu titreşimlerin kristal yapısını bozacağı bir sıcaklığa ulaşılır;
atomlar, iyonlar yada moleküller birbirinin üzerinden kayar; katı belli
biçimini kaybeder ve sıvıya dönüşür. Bu olaya erime ve erimenin oluştuğu
sıcaklığı da erime noktası denir. erimenin tersine, bir sıvının katıya
dönüşmesine donma, donmanın olduğu sıcaklığı da donma noktası denir. bir
katının erime noktası ile donma noktası aynıdır. Bir katının erimesi için
gereken ısı miktarına erime entalpisi denir.
Moleküller arası kuvvetlerin daha büyük olduğu
katılar, sıvılar ölçüsünde olmasa da buhar oluşturabilirler. Moleküllerin
katı halden doğrudan buhar haline geçmesine süblümleşme denir.
süblümleşmenin tersine, molekülün buhar halden katı hale geçmesine
kırağılaşma denir.
Katı, sıvı ve gazların (buhar) tek faz yada
biribiriyle dengede birden çok fazda bulunduğu basınç ve sıcaklıkların
grafikle gösterimine faz diyagramı denir. diyagramda çizgiler arasındaki
alanlar tek fazlara; alanları ayıran çizgiler ise bu alanların temsil ettiği
fazların denge konumuna karşılık gelir.
|